Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mart 2011 Perşembe

Gündem(İdam Cezası)



Öncelikle yaklaşımlarını beğendiğim düşüncelerine katıldığım arkadaşları belirteyim;



Aylin anne demiş ki; işin sırrı adam asmak değil, adam gibi adam yetiştirmek olmalı diye düşünüyorum.

Çok doğru.

Sevgili Ebru’da kimi asacaksınız? demiş, anne kimliğiyle duygusal yaklaşıldığını belirtmiş.

Çok doğru.

Şimdi söyleyin bana bir suçluyu öldürmeye “evet” diyerek suçlu olmuyor musunuz? Öldüreni öldürün demek bize mi düştü?
Bu caniler kadar canileşmiş olmaz mıyız?

He benim elime verseler parçalar mıyım? Evet çok isterdim.

Peki anneyiz ölsün gebersin deriz, bu kişinin de bir annesi yok mu? Onunda canımı yansın istiyoruz?

Yok yok ne olursa olsun bir insanın öldürülmesini düşünmekte çok normal gelmiyor bana çözüm olamaz kusura bakmayın.

Öbür dünyada cezalarını çekecekler bundan eminim, bu dünya içinde birileri bir şeyler yapabilir ama ne bilmiyorum, yapsınlar artık.

Tepki verebilirsiniz nedir bu kadar rahatlık diye..hayır rahat değilim ama çözüm bu değil onu belirtmeye çalışıyorum.Bende kadınım bir kızım var her an başımıza Allah göstermesin herşey
gelebilir farkındayım.

Bizler evlatlarımızı çok iyi korumaya alacağız herkesten, her şeyden.. başka çaremiz yok.

Rabbim hepimizi korusun.
Kimsenin başına vermesin.
Kimsenin canı yanmasın.

Ülkü

Benim Mim'im (Masaüstü)

Benim başım kel değil şahidim valla :) Bu yüzdendir ki düşünüp durdum mimsiz olmaz
ama ne mimi olsa ki diye ve sonunda buldum :) Evet saatlerce başında oturduğumuz
bilgisayarlarımızın ekranında ne var acaba merak ettim merakımı giderirmisiniz acep?
Masaüstü mimi başlıyor dikkatttt ::)

Bu benim masaüstüm;


Tek tek isim saymayacağım,
Takip ettiğim bütün canlarıma ve izleyen, uğrayan herkes mimlenmiştir :)

30 Mart 2011 Çarşamba

Eşim olma, karım ol!


Eşim olma, karım ol! Bakma daha ilkel durduğuna sen, ruhu vardır kelimelerin. “Karı-koca” “eş”ten daha çok şey anlatır. Hatta belki bize unutulmuş bir şeyi söyler.
Sahi, biliyor musun? Neden erkeğe “koca”, kadına da “onun karı” demiş eskiler?
       Eşim değil, karım ol! Kedilerin eşi olur, terliklerin de… İnsanın eşi olmaz. Bir ömür eşlik ediyor diye mi sevgiliye eş denir? Eşlik etmek yeter mi? Fazlasını beklemez mi insan yârinden? Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…
        Eşim olma, karım ol! Bana benzemeye çalışma sakın. Bana benden lazım değil bir tane daha. Ama unutma ki sensiz yarımım. Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol! Beni tamamla…

Halil Çalışkan

29 Mart 2011 Salı

Zülal'in Mimi

Zülal'imizin başlattığı bir mim, sevgili annesi Asahhara tarafından mimlenmiş bulunuyorum.
Yoğunluk nedeniyle biraz geciktirdim özür dilerim. Buyrunuz ;

1.En çok sevdiğiniz yemek nedir ?

-İçin de patates olan her yemek :)

2.En çok beğendiğiniz  telefon markası nedir ?(Fotoğrafını koyun :) 

-Kendi telefonumdan memnunum buyurunuz;
Sony Ericsson W580i


3.Eğer yurtdışına çıkma fırsatınız olsaydı nereye gitmek isterdiniz?

-İstemiyorum yurt dışına çıkmayı önce ülkemi dolaşayım : )

4.Hayatınızda enstürman çaldıysanız o nedir? Eğer çalmadıysanız en çok çalmak istediğiniz enstürman nedir ?

-Flüt çaldım bende herkes gibi : ) Saz çalmayı çok isterdim : )

5.Hayatınızda en çok derdinizi dinleyen size ortak olan size yardım eden birkaç kişi söyler misiniz :)

-Eşim, çocukluk arkadaşım Çiğdem fazla yoktur ben derdimi paylaşmam pek : )


Ve mimlenenler ;





28 Mart 2011 Pazartesi

Peygamber Efendimizden(S.A.V.)





PEYGAMBER EFENDİMİZ(S.A.V.) ;

‎”Yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, ev süpürmek gibi işler; kadının vazifesi değildir. Bunları yapıyorsa,eşine ve evladına İKRAMIDIR,HÜRMETİDİR..Eğer yaptığı tüm bu işler için hakkını helal etmeyip,ücret isteseydi vermek zorunda kalacaktınız. O halde, sana böyle hürmet eden eşine TEŞEKKÜR et…” DEMİŞ…

26 Mart 2011 Cumartesi

AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı)

Okul öncesi eğitim çok önemlidir, herşeyden önce bizler şekil veriyoruz çocuklarımıza bunun içinde yardımcı kurumlar mevcut bunlardan biride ;


AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), 1993 yılından bu yana erken çocukluk ve yetişkin eğitimleriyle, çocuklara daha iyi bir gelecek, ailelere de daha bilinçli ve iyi bir yaşam sağlamak için çalışıyor. Aileyi güçlendiren bilimsel temelli Erken Çocukluk Eğitimi (EÇE) modelleri oluşturuyor ve bu eğitimleri işbirlikleriyle Türkiye’nin dört bir yanında uyguluyor. Ayrıca, gelen talepler doğrultusunda Avrupa ve Orta Doğu ülkelerindeki ailelere de ulaştırıyor. AÇEV anne ve babaları destekleyecek yeni eğitimler düzenlerken, mevcut eğitimleri de destekliyor. Kadınlara yönelik okuma yazma ve destek eğitimleri veriyor. Kırsal kesimlerde kadınlara yönelik  bilgilendirme / bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Bugüne kadar 7000 eğitimci yetiştiren AÇEV, eğitimleriyle 610.000 kişiye doğrudan ulaşmış bulunuyor.  

2009-2010 eğitim-öğretim yılında Fortis Bank Türkiye’nin desteği ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği ile “Ben de ben de” Projesi’ni uygulamaya başlayan AÇEV, işbirliği yaptığı kurumlarla birlikte okul öncesi eğitimin gelişimine katkıda bulunmayı hedefliyor.  Bu amaçla proje kapsamında  gerçekleştirilen “Ev Okulum” eğitimleri ile İstanbul’un ihtiyaç duyulan ilçelerinde okul öncesi eğitim alma olanağı bulamayan 6 yaşındaki çocuklara anneleri yoluyla eğitim veriliyor. Ayrıca, Fortis Eğitim Öncüleri “Güzel Sınıfım” faaliyetleri çerçevesinde bu ilçelerde ihtiyaç tespit edilen ana sınıflarına malzeme / donanım desteği sağlıyor. Projenin “7 Çok Geç bölümünde ise bölgede okul öncesi eğitimin önemine dikkat çekiliyor.

2010-2011 eğitim-öğretim yılında da devam eden “Ben de ben de Projesi kapsamında “Web Okulum” başlığı ile yepyeni bir uygulama daha başlıyor. Okul öncesi eğitimin temel taşlarından biri olan, çocukların gelişiminin desteklenmesinde önemli rol oynayan ana sınıfı öğretmenlerini ve öğretmen adaylarını desteklemek, bilgi kaynaklarını arttırmak amacıyla hazırlanan "www.acevokuloncesi.org" websitesi hizmete giriyor. Sitede, okul öncesi eğitim farklı boyutları ile ele alınıyor; içerik çeşitli eğitim araçlarından örnekler, görsel öğeler ve videolar ile zenginleştirilmiş bulunuyor. Ayrıca, öğretmenlerin kendi deneyimlerini paylaştıkları kişiselleştirilmiş alanlar, öğrenme ortamının fiziksel yapısı ve düzenine yönelik interaktif bölümlerle, kullanıcılara çok çeşitli seçenekler sunuluyor. Web sitesinden, dünyada okul öncesinde benimsenmiş eğitim yaklaşımlarına, etkinliklere, kaynak kitap ve site önerilerine kolaylıkla erişiliyor.






İletişim ve Kaynak Geliştirme Birimi Sorumlusu sevgili Aslı KARABULUT'a yardımlarından dolayı teşekkür ederim, yeni projelerde de görüşeceğiz Aslı hanım sevgiler ;) 


Sizler de destek vermek için;
  • Erken çocukluk eğitimi ile ilgili mesajları çevrenizle paylaşarak kampanyanın gönüllü sözcüsü olabilir, daha çok kişinin okul öncesi eğitimden yararlanmasını, bu konunun öneminin farkına varmalarını sağlayabilirsiniz.
  • Kurum ya da kişisel web sitesi/intranet/forum ve bloglarda “7 Çok Geç” logo ve bannerına yer verebilirsiniz.

25 Mart 2011 Cuma

Seninle


Çok seviyorum seni ne olur beni anla,
Ömrümü veririm seninle aşka,
Hasretini gösterme bana,
Seninleyim ben tek başıma...
Bir çiçektir aşk kokusu hoş gelir insana,
Yatıyorum aşk zindanlarında,
Bir sevda çiçeği uzatsana...

Ülkü Şimşek

Not : Şiiri arkadaşımın forum sitesinde "son cümleden şiir yazma" başlığı altında yazmıştım yeni değildir, zaman zaman blogumda göreceksiniz hepsini.

23 Mart 2011 Çarşamba

Umut Sahili

Umudumdun...

Umut fidanları ekmiştik yüreklerimize şimdi ben kanımla
suluyorum damla damla sende de bitmedi biliyorum nasıl
suluyorsun?

Umut işte...
Hasret dünyaya gelse,
Adı aşk olur mu ki,
Bu büyünün...
Vazgeçtim mi sandın?
O kadar kolay mı?

Yaşamak kolay değil. Boş vermeye çalışmak bile acı veriyor
yaraları çok derin, biliyor musun gülüşüm bile değişti her
gülümsemeye çalıştığımda derin bir ah çekip acı ve hüznü
yansıtıyormuşum farkında değilim görenler söyledi.

Ya ölüm , o kolay mı? Sonsuzluğa gitmek, sensizliğe gitmek,
bensiz bırakmak...Umut yoksa, yaşamak nefes almak olmuşsa
sadece neye tutunayım ne bağlayabilir beni hayata ? Arada
sıkışıp kalmak, sürekli cevabını alamadığım sorular sormak
kendime,git-gellerle kendimi mahvetmek bunlar için mi olsun
mücadelem?

Umut insan için büyük güçtür .Güçsüz insan ne yapabilir ki ?
Huzur içinde uyuyup uyanabilmek için bile bir umut olmalı
içimde, ben uyuyamıyorum bile...

Beklemenin zorluğunu bilir misin? Bekledim sustum sustum sabrım
tükendi susturuldum...Ya beklenti tükenmişse umut söz konusu
değilse kelimeler burda kaçışta işte yine sustum...

İnsanın elinden tutacak yaşatmaya çalışacak bir çabası yoksa
karşısındakinin; beklemek, umut etmek neye yarar?

Hiç umut bırakmadın yarınlarıma,
Çarptım duvarlarına,
Çaban yoktu yaşatmaya,
Bırakta gideyim sonsuzluğa...

Ha gayret diyorum tutun, bakıyorum sen hislerden yoksun...Sonra
ne işin var hadi git diyorum hiçbir şey düşünme, yine sen karşımdasın...
Ne yapmak istesem sen sen sen...Kıyamıyorum...

Umut bitmedi belki de içimde...Hayat belki son sürprizini yapmak
için dur diyor bana...Umut edebilme düşüncesi bile varken hayal
edebilme gücü tükenmemişken belki mucize olur kim bilir?

Umut sahiline gidiyorum dalgaları izleyeceğim bana eşlik eder misin?

Bir umudum sende anlıyor musun?

Ülkü Şimşek

Not: Bu yazımda bir arkadaşımın forum sitesinde belirli bir konu üzerine yazılmıştır "ayın yazarı" seçimlerinde.

22 Mart 2011 Salı

Hayallerde yaşamak


Kadın hayallerde yaşar...

Gerçek dünyada dibe vurmuş, bastırılmış duygular hayalleriyle yoğrulur
kadının, yaşamak istediği herşeyi özgürce yaşayabildiği tek sığınaktır
hayalleri onun için...

Neden bu kadar acımasızdır bu hayat ? Neden yüreğinin götürdüğü yere
gidemez? Oysa ki her duyguyu doyasıya sınırsız yaşamak onunda hakkı
değilmidir ? İsyankar oluşlar yakarışlar ne yazık ki boşunadır, hep sıkışıp
kalacaktır bir yerlerde istekleri...Bunun farkındadır her kadın ama sürekli
yüreğindeki kuş kanatları vücudunun duvarlarına çarptıkca, cesur olmalıyım
bende özgür olmalıyım, istemeliyim, istediğimi almalıyım der ama nafiledir
bu çırpınışlar, sayar yerinde...Yumar gözlerini ve işte o anda bir şarkı çalmaya
başlar hüzünle dans etmeye başlamıştır kadın, kendini hüzünün kollarına bırakır,
ne kadarda çok git gel yaşamaktadır, gözleri kapalı yüzünde bir tebessüm öylece
dalar uykuya...

Ve sabah uyandığında gözlerini açıp gerçek hayata , ondan beklenenleri
gerçekleştirmek üzere döner ne yazık ki...

Birgün istediği herşeyin sahibi olacağını düşünerek kendini tekrar bırakır
hayallere...Dedim ya kadın hayallerde yaşar...Bir gerçek, bir hayal...
Ülkü Şimşek


Not: Bu yazımda bir arkadaşımın forum sitesinde belirli bir konu üzerine yazılmıştır "ayın yazarı" seçimlerinde.

21 Mart 2011 Pazartesi

Sarıl Bana


Gel..Sarıl Bana..

Gel,
O gün hiç unutulmayacak..
Gel,
Tekrarı dilimdeki tek dua'm olacak..
Gel,
Aşkımız;
Uzak yolları aşacak,
Kıskananları çatlatacak,
Geceyi gündüze katacak,
Yakıp yakıp kavuracak,
Bazen yağmurda susuz bırakacak,
Korkusuz kuralsız yaşanacak..
Gel,
Sarıl bana;
İnan bu beden huzur bulacak,
Kokuna sığınıp yeniden uyanacak..

Ülkü Şimşek


Not : Şiiri arkadaşımın forum sitesinde "son cümleden şiir yazma" başlığı altında yazmıştım yeni değildir, zaman zaman blogumda göreceksiniz hepsini.

19 Mart 2011 Cumartesi

AŞK ANCAK GELİNLİK GİYDİRİR

Sevgili Pınar Korkmaz canım ablam köşe yazısında bize yer vererek sürpriz yapmıştı :)
Buyrun o yazısı ;





Evlilik elbette birinin yanına sopa yutmuş gibi oturup, şaşkın bir yüz ifadesiyle “Evet, kabul ediyorum” cümlesinin söylenmesi ve ardından şık bir imzanın atılması değil. Her ne kadar herkese öyle görünse de ve her ne kadar herkes imza atınca işin bittiğini düşünse de…

Ben bu cümleleri yazarken kim bilir kaç kişi evlilik teklifi etti, kaç kişi evlilik teklifi aldı ve kim bilir kaç kişi evlendi… En kötüsü de kim bilir kaç kişi mutsuz evliliğin sürdüğü evlerde yaşamaya devam etti.

Evlilik üzerine binlerce kitap makale yazılsa da açıklanamayacak, kuralları kesin ve net belli olmayan, herkes için ayrı yaşantılar oluşturan bir kurum. Kurum gözüyle bakılması bile sevimsiz yapmaya yetiyor zaten. Hepimizin evliliği başka, birilerinin verdiği akıl bir diğerinin işine fazla yaramıyor o yüzden. Kadınlar ve erkekleri genelleme yaparak tek elden ve tek ağızdan tanımlayan zihniyet, her evliliği de aynı sanıyor ve büyük bir hataya düşüyor.

Neyse…

Geçelim.

Bir ömür boyunca başka birisiyle beraber yaşamayı ve başınıza gelebilecek tüm iyi ve kötü şeyleri birlikte karşılamayı kabul etmek evlilik. Bu sebepten iyi bir meslek, çok para, yakışıklı koca, güzel eş, akıllı ve gürbüz çocuklar evlilikleri yürütmeye yaramıyor ne yazık ki…

Birisi için “Ne olursa olsun” diyebilmek canı gönülden…

Zenginken, fakirken, sarhoşken ve sinirliyken onu hep aynı görmek…

Yanlış yaptığında da, doğruları sıraladığında da onu aynı şekilde sevmek, aynı şekilde sevebilmeyi göz almak…

Yanındakinin canını acıtmayacak kadar duyarlı olmak evlilik ve hatta tüm hayatının o olduğunu bilmek ya da anlayabilmek…

Güvenebilmek… Üzüntünü, sevincin anlattığında seninle aynı şeyleri hissettiğini bilmek, şefkatle sarabilmek, sarılabilmek, yanlış yaptığında yumuşacık bir elin seni tutup, kaldığın yerden çıkaracağını bilmek…

Herkese karşı tek olmak evlilik…

Birileri için bölünmek değil.

Ortak bir amacı paylaşabilmek nereden gelirse gelsin o iki kişi…

Bu yüzden zordur evlilik…

Birini kayıtsız şartsız sevmeyi kabullenmek çok zordur.

Kimi tek vücut olur yıllar boyunca, kimi o tek vücudu parçalar o yıllarda.

“Senin yanındayım” demenin en anlamlı yoludur aslında evlilik. “Hayatım boyunca senin yanında olmaya gönüllüyüm” demektir.

Bu içten gelen gönüllüğünün ömür boyunca devam etmesi için de kendini feda etmektir çoğu zaman…

Yıllarca süren her evlilik mutlu evlilik midir?

Hayır…

Dedim ya… Herkes ancak kendi bilir evliliğini. Beraber mi feda oldular, sadece biri mi feda etti kendini bu ancak gönüllerinin derinliklerinde anlaşılır.

Zordur işte evlilik…

Öyle dipsiz bir kuyudur ki, sonu ne olacak diye beklemekten tükenir ömür bazen…

Ben de şimdi gelin ve damada diyorum ki;

Hep böyle güzel bakacak kadar sabırlı olun birbirinize.

Bazen raydan çıkıverir hayat, sizin belirlediğiniz çizgide gitmez, o samanlıkları seyran eden sevginin bile güçsüz kaldığı anlarla tanışırsınız aniden, işte o zaman birinizin fedakârlığı seçeceği andır ve öyle önemlidir o an, hızlı ve doğru karar vermenizi gerektirir… İşte o anlarda kullanmak için akıl diliyorum size… Evlilikler için en az dilenen şeydir bu ama bence en önemlisidir.

Biriniz önden giderken, diğerinin mutlaka arkada olduğunu bilecek, hatta emin olacak kadar güven diliyorum yüreklerinize.

Yalnız olmanız gereken zamanları bilecek kadar güçlü sezgileriniz olsun ömür boyu.

Görünen ya da görünmeyen kimse olmasın aranızda.


Bugün birbirinize sıkı sıkı sarılan kollarınızdaki cesaret, en kötü anlarda terk etmesin sizi. Bazen insan ağlayarak da sarılmak zorunda kalır, unutmayın sakın bunu… Birbirinizin gözyaşını silmeniz gereken günler muhakkak gelecektir, hatta bazen birinizin ne olursa olsun, diğerinden daha güçlü olması gerekecektir.

Bunları da geçelim şimdi…

Şirinem benim!

Gözlerin hep gülsün böyle… İnsanın içini ısıtan sesin, gün gelsin bebeğinin kulağına ninni olsun… Mutluluğunuz yüzünüzden önce gönüllerinize yerleşsin, hem de temelli…

Ancak unutmaman gereken birçok şey var tabi…

Kocaya fazla yüz verilmeyecek.

En baştan temizliğin ince detayları kendisine öğretilecek. Mesela cam nasıl silinir… Hı?

Eve geç gelme durumları daha en baştan izin kâğıdı uygulamasıyla kontrol altına alınacak, her geç kaldığı dakika burnundan fitil fitil getirilecek.

Kirli çamaşır sepetinin yeri kendisine gösterilecek.

“Evin reisi kim?” sorusuna ilk günden cevap verilecek ve konu bir daha açılmayacak.

Disiplin ve otorite olacak. (Sen de tabi)

Çok yorulacaksın…

Bu yazıyı okuyanlar ve senin tarafından ciddiye alınmayacağını düşünerek yazdım elbet… Bana yarın azarlayan mailler gelmesin lütfen beyler tarafından… Şaka yapıyoruz burada. Evliliğe yeni başlamış genç insanlara “Ev İşletmesi” dersi verir gibi hissettim kendimi bir an ve çizgiyi değiştirdim.

Şirinem, evliliği yürütmek için aşktan daha büyük duygular lazım. Aşk falan derler, yalandır. Aşk gittikten sonra gözlerinizde daha fazla ışık kalacak, işte önemli olan da o. Sakın bunu unutma. Aşk sadece o gelinliği giyecek cesareti veriyor insana. (Yemin ederim bak!)

Seveceksin canı gönülden, her halini… Aynı evin içinde en sevimli ve en sevimsiz hallerinizi göreceksiniz birbirinizin… Ne kadar sevgi dolu, ne kadar sabırlı ve ne kadar cesaretli olursan emin ol, o kadar mutlu olacaksın.

Ben biliyorum ama sen çok mutlu olacaksın.

Gönlün gibi olacak hayatın.

Güzel ve duru…

Neyse… Geçelim bunları ve hayatın boyunca en çok duyacağın soruya gelelim.

Söyle bakalım, akşam ne yemek var?

11.10.2006
Pınar  Korkmaz


18 Mart 2011 Cuma

Çanakkale Geçilmedi!

Rabbimin nazarında en yüce yerdesiniz, orada herşeyi sizler yaşadınız..

Bizim payımıza "saygıyla anmak" kaldı en kolay olanı..onu bile yapamayan var, unutan var koşuşturmalarının içinde..çok yazık utanıyorum bu durumdan..

Onların sayesinde bu topraklarda özgürce nefes aldık! unutmayın.

Bu vatan bizim , şehitlerimiz bizim için can verdiler, onları yaşatmak görevide bizim!

ŞEHİTLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYORUZ


17 Mart 2011 Perşembe

16 Mart 2011 Çarşamba

Babasının kızı..

    Doğum hikayemizde bahsetmiştim doğumdan çıkıp bekleme salonunda eşimle göz göze geldiğimizde kendini  işaret edip kızımızın ona benzediğini anlatmaya çalışmıştı ve çok doğruydu Buse  eşittir  babası : ) uyuma şekliyle, gülüşüyle, gamzeleriyle (gerçi benimde gamzem var), gözleriyle, kulak yapısıyla tamamen
babası  iyi  ki  de öyle, hep  ona  benzemesini istemiştim zaten : ) Bu durumda herkes ilk gördüğü anda “aa aynı babası ne çok sevmişsin sen eşini” diyorlardı, bana benzeseydi kendini beğenmiş mi derlerdi acaba bilemiyorum : ) İsmini de babası koydu o da şöyle oluyor ; biz hep son ana kadar bir çok ayrıntıyı beklettik düşünmedik tabi meraklı halkımız defalarca sordu “düşünmedik” cevabını alınca da bozuldu : ) Benim  annem “Cemre ismi ne güzel”,  babaannemiz “Zeynep” ismini çok seviyorum diye belirttiler ama hiç ismini bu şekilde koyun demediler, biz de düşündük Zeynep Cemre olsun dedik ama son ana kadar söylemeyip sürpriz yapacaktık ikisine de  ta  ki  biricik eşimin bir sabah kalkıp “rüyamda kızımızı gördüm ve ona Buse diye iki defa seslendim” demesine kadar, işler değişmişti tabi gidip geldik hangisi olsun diye Zeynep Cemre mi? Zeynep Buse mi? Ben yorum yapmadım eşime  bıraktım,  doğumdan  sonra  ismi  ne  diye sorulana kadarda sormadım hiç soru sorulduğunda ben eşime döndüm ve onun ağzından Zeynep Buse çıktı : )

    Hep baban gibi ol kızım ; tertemiz, iyi niyetli, sevecen, sevimli, saygılı, içten..










15 Mart 2011 Salı

Magnet mimi

Sevgili Kitap Cadısı hemşom mimlemişti beni gecikmeden dolayı özür diler hemen
magnetlerimi yayınlarım buyrunuz;



Bu kadarcık başkada yok hiç sevmemde aslında :) şimdik bende sevgili ;

Sihirli Günce

Yaşama Sebeplerim

Mutlu Çocuklar

Dilek

arkadaşlarımı mimliyorum kolay gelsin :)

14 Mart 2011 Pazartesi

Mim' li :)

Canımcım Dilek'cim mimlemiş aldık kabul ettik buyrunuz ;


Hayalinizdeki meslek nedir?
-Kesinlikle iç mimar ne çok isterdim..

Kışın sürmeyi en sevdiğiniz parfüm nedir?
-Avon’nun celebre’si bütünleştim onunla yaz kış fark etmiyor : )

Çay mı? Kahve mi? Kaç şekerli? Sütlü/sütsüz?
-Kahve , orta şekerli olsun lütfen : )

En en en önemli makyaj hilesi?
-Makyaj yapmam ki : )

Tam şu anda kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkınız olduğunu söyleseydi ne dilerdiniz?
-Buna kızımın kalbindeki delik kapansın sağlıklı olsun, tüm sevdiklerim mutlu olsun, kimseye muhtaç olmadan yaşasın insanlar demeyi düşündüm ama bencilce geldi biraz ilk 2 dileğimi tüm insanlar dolarak düzeltiyorum : )

Kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği veya tatlı. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca birini seçmek zorunda kalsaydınız hangisi olurdu?
-Günü ortalayalım ki fazla aç kalmayalım ; öğlen yemeği : )

Eğer Hello Kitty karakteri olsaydınız kurdeleniz ne renk olurdu?
-Biraz önce tanıştık kendisiyle ve kırmızı diyorum : )

Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydı tercihiniz en olurdu?
-Yüzük

Sahip olmak istediğiniz yetenek nedir?
-Görünmez olmak : )

Bitince almaya devam edeceğiniz kozmetik ürünü?
-Parfüm tabiki

Eğer geleceği görmek isteseydiniz görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz?
-Yok kalsın hiç iyi olmaz bence : )

Gizli ünlü aşkınız kim? (Fotoğraf koyun)
-Aşkla hiç bir ünlüyü sevmedim, beğendiğim kişiyse;















Neden blog tutmaya başladınız?
-Sizlere eşlik edeyim diye : )

Bende sevgili ;



arkadaşlarımı mimliyorum kolay gele :)

Pazar Gezimiz

Havayı güzel bulup attık kendimizi dışarı , babası Buse'ye sordu kızım nereye gidelim diye "atta" dedi kuzumuz hiç dururmuyuz atta gittik , güneş ısıttı içimizi..

Beykoz anadolu kavağı yoros kalesi..

11 Mart 2011 Cuma

Doğum hikayesi

Buse’mizin aramıza katıldığı gün..

01.10.2009 sabahı kalktım kahvaltımı yaptım çok az bir şeyler yemem
gerekiyordu aynen öyle yaptım bende, herkes soruyor nasılsın v.s.gibi
sorular ben gayet sakin bir şekilde iyiyim sorun yok heyecan yok diyorum ki gerçekten yok aslında ben çok heyecanlı biriydim ama eşim çok sakindir bulaştı galiba bana da inanılmaz sakin biri oldum çıktım J Saat 15:00 gibi hastanede olmamız gerekiyordu 13:00 gibi son hazırlıklarımı yaptım duş aldım annemi babamı kayınvalide annemi yanımıza alarak düştük yola herkesin gözü bende benim gözüm etrafı izlemekte yani çok sakinim halen J hastaneye geldik işlemlerimi yaptık odamıza çıktık arkası hiç kesilmeyen soru yağmuru başladı o anda kan alma işlemi damar yolu açma v.s.ama bende heyecan yok halen odayı etrafı incelemeye aldım sohbet edip duruyorum gelen gidenle 17:00 gibi doğuma girecektim 17:10 da beni hazırlamak için hemşireler geldi herkes dışarı çıktı tabi ki ben sohbet ede ede hazırlandım uzandım sonda takıldı v.s.hemşireler bayıldılar sohbete sakinliğime lütfen 2.doğumunuza burada yapın dediler J niye dedim aman nelerle karşılaşıyoruz siz ilaç gibisiniz çok sakindiniz zorluk çıkartmadınız hiç dediler ee dedim ama doğumdan sonra sorun çıkartırsam ne olacak hiç sanmıyoruz dediler ve çıktık odadan annem babam kayınvalide annem kapıdalar ama eşim yok maalesef aşağıya inmiş bu kadar kısa sürede hazırlanacağımı düşünmemiş el salladım hepsine güle güle girdik asansöre göz teması kurmadım hiç yoksa ipler kopardı çünkü; annem musluğu açıvermişti bir ara göz göze geldik J Hep iyi düşünürüm iyi olsun diye olumsuz kötü bir şey düşünmedim hiç hamileliğim sırasındada doğuma girerken de..kapılar kapanıp açılıyor yerin dibine doğru gidiyoruz sanki J dr umu gördüm merhaba Ülkü geç geldiğim için yanına uğramadım dedi bende iyi yapmışsınız dedim hemen masaya aldılar beni yukarıyı arayıp kan sonucumu öğrendiler süperdi J sonra başlıyoruz dediler film koptu bende, yine dr mun sesiyle açtım gözlerimi nasılsın diye soruyordu iyiyim dedim kızım nasıl kaç kilo diye ekledim arkasından çok iyi kilosunu yukarıda öğrenirsin dedi ya su dedim daha sonra içersin dedi şimdi değil inanılmaz susamıştım J çok küçük bir kesik dedi ve myomunuda aldım süper dedim sağolsun dr m, myomum o kadar azıcık tutunuyormuş ki olduğu yere bir daha kesilmeni istemedim onu da aldım gitti dedi J yukarı odaya çıkana kadar önüme gelene kızım nasıl kaç kilo diye sordum durdum J asansöre bindik çıktık yukarıya kapı açıldı ve karşımda tüm sevdiklerim çocukluk arkadaşlarım anneleri anneanneleri herkes gelmişti(ben onların evinde büyüm 5 yaşımda kiracı olarak gidip 14 sene aynı evde oturduk) hepsine ben geldiiim diye seslenip el salladım herkes derin bir oh çektiler çünkü; 17:20 de ameliyata alındım 17:37 de Buse’miz doğdu ben 18:45 gibi odaya geldim uzun kalmışım myomuda alıncak. Sesim nasıl garip geliyordu bana sarhoş gibiydim acaba beni duyuyorlar mı diyordum cevap verdilerdi söylediklerime anladım ki duyuyorlarmış J) Dedim kızım nerede nasıl himen babamızla göz göze geldik kendini işaret ediyordu kızımız ona benziyormuşta J her şeyiyle babası küçük hanım J Kilosunu soruyorum tabiki yine o arada bilgilerin yazıldığı kart elimize geldi 53 cm 2,820 kgymuş öğrendim rahatladım ee dedim hani nerede kuzum anaaa içerisi bir aydınlandı güneş sanki odamdaydı miniğimi getirdikleri anda nasıl yani dedim ya bu kadar güzelmiymiş canım benim hemen emzirmeye başladık kokladım kokladım kokladım nasıl bir koku o rabbim olmayanlarada versin.Uzatmayayım sıkılmayın Jİşte böyle kuzuma kavuştum J

10 Mart 2011 Perşembe

İlk Adım

Merhaba sevgili arkadaşlar,
Uzun zamandır düşündüğüm blogu olanlar kervanına ilk adımı atmış
bulunmaktayım.Bize ne ne işin var bir sen eksiktin diyenleri duyar
gibi oluyorum diyeceğimi  zannedenler yanıldılar hiç sanmıyorum
yoğun istek üzerine buradayım :) Forum sitelerine girmeme kararı
alıp büyük bir boşluğa düşmüştüm , aylardırda sevgili ikiz büyütmek
http://ikizbuyutmek.blogspot.com/ arkadaşımızı izliyordum ama
sessizce sonra yorumlarda yapmaya başladım ve siz sevgili arkadaşlarla
tanışma fırsatı buldum sanki sizlerle yaşıyorum bu çok güzel bütünlüğü
her zaman sevmişimdir en ufak üzüntüde yorumlarla gelen dualar ne
kadar güzel aynı zamanda sevinçleri paylaşmakta şu anda ben inanıyorum ki
bir blog evliliğine imza atıyorum hadi bakalım iyi günde kötü günde beraber
olmaya varmısınız?




Sevgiler hepinize , hep gülsün yüzünüz.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...